Günüm nasıl mı geçti?
Orkideleri sev, kalbini kırma.
14 Nisan 2015 Salı
12 Nisan 2015 Pazar
Doğum Günüm Kutlu Olsun!!!
Sevgili 16 yaşımdaki halim,
Sana anlatmak istediğim çok şey var. Yanında olmak isterdim şu halimle. Bir genç kızın o büyülü, o kanatıcı, o değişken dünyasında yanında olmak isterdim. Aslında daha da doğrusu sen benim yanımda kal isterdim. Hala Gece dinliyor musun? 'Yanımda Kal' demek isterdim sana, tam şuramda. Gitme. Şimdiki halim görüyor ki zaten pek çok şey, pek çok kişi gidiyor. Ama keşke sen beni yalnız bırakmasaydın. Ben seni geceleri ağlarken yalnız bıraktım diye mi tüm bunlar? Bilmiyordum, bilmiyordum ki. Sana anlatmanın bir yolunu bulabilsem, bir başına kendi fırtınalarında ordan oraya savrulmana izin verir miydim hiç? Şimdi bakınca ama o kadar da kötü gözükmüyor o duygu dünyandaki ölümler, kalımlar, savaşlar. Kızma bana, zaman alıp götürüyor diyorum sadece. Yüreğinin kıyısına vuran tüm batıklar, tüm şişeler, sandallar zamanla birlikte gidiyor. Yerine yeni yeni, daha az hisli başka dertler geliyor. Ve keşke diyorsun yanında kalsaymışım 16 yaşımdaki halimin. O zaman, o zaman o daha mutlu olurmuş, o zaman ben daha mutlu olurmuşum. Hayır şimdi acıklı cümleler kurup seni duygulandırmayacağım. Aslında demek istediğim şey seni çok özlediğim. O yavaş şarkılarda neden hüzünlendiğini hala anlayamadım ve çözemedim de hayatın o büyük sırrını. Daha da kötüsünü söyleyeyim mi? Değiştim ben ben 16 yaşımdaki halim. En çok korktuğun da buydu sanırım değil mi? Direnememek, kaybolmak, kirlenmek. Kötü olmak, en çok korktuğun buydu değil mi deli kızım? Hatırlar mısın ne çok ama ne çok korkardın üniversite sınavından. Halbuki çok başarılıydın ama en iyi olmak isterdin. Sonra gelsin kaygılar, korkular, gözyaşları ve kıyaslamalar... Böyle harcama demek isterdim sana günleri. Olacağına varıyor ya her şey biraz daha sür demek isterdim günlerinin güzelliğini. Daha yazamıyorum. Ne yaşamdı ki ne yazayım sevgili kızım. Kendine iyi bak. Biriktirme göğsünün üstünde umutlarını, hayallerini. Yaşa onları deli kızım, güzel kızım. Utanma o çılgın kahkahandan da. Benim yapamadığımı sen yap, bul bizi, bul kendini neşe fıçım benim. Hadi göreyim seni. Pes etme olur mu? Ne olur kapılma o olumsuzluğuna da üzme beni.Bilirim, başarabilirsin sen, bilirim sevgiyle bakınca bir etrafa hiçbir şeyin eksikliği kalmaz gönül dünyanda. Bilirim yaparsın sen; yaşarsın, savaşırsın, doğarsın çok kez ve doğurursun. Ama sakın, sakın kapılma hırsların ve paranın ağına. Mevki makamı boş geç iyilik peşinde koş sen. Çok sev çok da sevil olur mu? Çok gül çok da güldür olur mu? Çok şükret ve hak et olur mu elindekileri? Bil, pişmanlığım bitmedi sen bitir olur mu? Yolun açık olsun 'yüzünü dökme küçük kız'...
Evet bu yazıyı okuyan kalabalık dünyadaki azıcık insanlar. Siz kaç yaşındasınız? Sizin gençliğiniz nasıldı? Ben yarın 17 olacağım ve belki değişir bu yüzünü dökmekten bir türlü vazgeçmeyen küçük kız. Ne dersiniz, başarabilir miyim? Bakalım :)
Sana anlatmak istediğim çok şey var. Yanında olmak isterdim şu halimle. Bir genç kızın o büyülü, o kanatıcı, o değişken dünyasında yanında olmak isterdim. Aslında daha da doğrusu sen benim yanımda kal isterdim. Hala Gece dinliyor musun? 'Yanımda Kal' demek isterdim sana, tam şuramda. Gitme. Şimdiki halim görüyor ki zaten pek çok şey, pek çok kişi gidiyor. Ama keşke sen beni yalnız bırakmasaydın. Ben seni geceleri ağlarken yalnız bıraktım diye mi tüm bunlar? Bilmiyordum, bilmiyordum ki. Sana anlatmanın bir yolunu bulabilsem, bir başına kendi fırtınalarında ordan oraya savrulmana izin verir miydim hiç? Şimdi bakınca ama o kadar da kötü gözükmüyor o duygu dünyandaki ölümler, kalımlar, savaşlar. Kızma bana, zaman alıp götürüyor diyorum sadece. Yüreğinin kıyısına vuran tüm batıklar, tüm şişeler, sandallar zamanla birlikte gidiyor. Yerine yeni yeni, daha az hisli başka dertler geliyor. Ve keşke diyorsun yanında kalsaymışım 16 yaşımdaki halimin. O zaman, o zaman o daha mutlu olurmuş, o zaman ben daha mutlu olurmuşum. Hayır şimdi acıklı cümleler kurup seni duygulandırmayacağım. Aslında demek istediğim şey seni çok özlediğim. O yavaş şarkılarda neden hüzünlendiğini hala anlayamadım ve çözemedim de hayatın o büyük sırrını. Daha da kötüsünü söyleyeyim mi? Değiştim ben ben 16 yaşımdaki halim. En çok korktuğun da buydu sanırım değil mi? Direnememek, kaybolmak, kirlenmek. Kötü olmak, en çok korktuğun buydu değil mi deli kızım? Hatırlar mısın ne çok ama ne çok korkardın üniversite sınavından. Halbuki çok başarılıydın ama en iyi olmak isterdin. Sonra gelsin kaygılar, korkular, gözyaşları ve kıyaslamalar... Böyle harcama demek isterdim sana günleri. Olacağına varıyor ya her şey biraz daha sür demek isterdim günlerinin güzelliğini. Daha yazamıyorum. Ne yaşamdı ki ne yazayım sevgili kızım. Kendine iyi bak. Biriktirme göğsünün üstünde umutlarını, hayallerini. Yaşa onları deli kızım, güzel kızım. Utanma o çılgın kahkahandan da. Benim yapamadığımı sen yap, bul bizi, bul kendini neşe fıçım benim. Hadi göreyim seni. Pes etme olur mu? Ne olur kapılma o olumsuzluğuna da üzme beni.Bilirim, başarabilirsin sen, bilirim sevgiyle bakınca bir etrafa hiçbir şeyin eksikliği kalmaz gönül dünyanda. Bilirim yaparsın sen; yaşarsın, savaşırsın, doğarsın çok kez ve doğurursun. Ama sakın, sakın kapılma hırsların ve paranın ağına. Mevki makamı boş geç iyilik peşinde koş sen. Çok sev çok da sevil olur mu? Çok gül çok da güldür olur mu? Çok şükret ve hak et olur mu elindekileri? Bil, pişmanlığım bitmedi sen bitir olur mu? Yolun açık olsun 'yüzünü dökme küçük kız'...
Evet bu yazıyı okuyan kalabalık dünyadaki azıcık insanlar. Siz kaç yaşındasınız? Sizin gençliğiniz nasıldı? Ben yarın 17 olacağım ve belki değişir bu yüzünü dökmekten bir türlü vazgeçmeyen küçük kız. Ne dersiniz, başarabilir miyim? Bakalım :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)