Bu parfümü sıktığımda kendimi turunç bahçesi gibi hissediyorum. Mandalina gibi portakal gibi çiçekler gibi bir şey kokuyor bu parfüm üzerimde. Hem de kolanın dudaklarıma cız cız etmesi gibi kokuyor, heyecanlı bir şeyler gibi. Portakal mevsimi biteli çok oldu. Ve hissettiğim daha doğrusu çok istediğim bir şey varsa o da mutluluk parfümünden sürüleceği üzerime. Masallardaki yıldızlar gibi güneşin pembe sabaha fırlattığı tatlı bakış gibi hem en sevimli hem en yürekli halim gibi kokan bir parfüm.. Tenimdeki, ruhumdaki, aklımdaki kat kat kumaştan, tenden kurtulup sadece havada saçılan zerreciklerine büründüğüm bir parfüm ki yıldızlı gün doğumu gibi,
;)
'Sevebilecek misin nefret gibi'... İçimdeki gizi ortaya çıkardığımı düşünürken, çabalarken bir şeyler için, süslü çizgiler çizmeye çalışırken hayatıma ayak izlerimi unutmuşum, etrafımda dönüp durmuşum da fark etmemişim. Ama hüzünlerimi de aldım yanıma, dalgaların tuzlu tadında kavuşmuş gibi günlerin tadına umut soluyorum taze yaprakların üzerindeki damlacıklardan. Sanki bir damlayım, sanki bir okyanus. Sanki sen bendensin, sanki ben diye bir şey yok, olmamalı. Sanki sadece denizler var, bulutların tuzlu yağmurlarıyla birikmiş. Bulutlar da ağlarmış, sanki insanlar ağlamaz. Biz insan olalım, kuşlar konsun alnımıza. Her bir başın yukarısındaki açıklık gök değil midir sonuçta? Hadi Asyacım hoşçakal, öpüyorum iki omzumdan.